Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Yalçın: "En başarılı gençleri öğretmenlik mesleğine çekmek için meslek daha cazip hâle getirilmelidir”

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Yalçın: "En başarılı gençleri öğretmenlik mesleğine çekmek için meslek daha cazip hâle getirilmelidir”

Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) ve Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen) Genel Başkanı Ali Yalçın, en başarılı gençleri öğretmenlik mesleğine çekmek gerektiğini belirterek, “ Bunun için eğitim fakültelerine ayr


Tarih: 13.03.2019 16:06

Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) ve Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen) Genel Başkanı Ali Yalçın, en başarılı gençleri öğretmenlik mesleğine çekmek gerektiğini belirterek, “ Bunun için eğitim fakültelerine ayrılan kontenjanlar daha dikkatli izlenmeli, boş kalan ve ihtiyaç olmayan alanlar yerine, ihtiyaç duyulan alanlara yönelim artırılmalıdır. Ayrıca, öğretmen maaşları artırılmalı, kariyer sistemi kurulmalı, mesleki özerklik geliştirilmeli, öğretmenlerin lisansüstü eğitim yapmaları teşvik edilmelidir” dedi.

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Yalçın, "Dünyada ve Türkiye’de Öğretmen Yetiştirme, İstihdam ve Mesleki Gelişim Politikaları" raporunu Memur-Sen Genel Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısı ile açıkladı. Yalçın, "Eğitim, yeni bir toplum ve nesil inşasındaki en temel kurum olarak kabul edildiği için tüm ülkeler eğitim sistemlerini iyileştirmek için özel çaba göstermektedir. Toplumun diğer sosyal kurumları ile barışık, toplumsal taleplere cevap üretebilen, sosyal ve ekonomik alanda yaşanan değişimlere ayak uydurabilen, kapsayıcı ve eşitlikçi eğitim sistemleri toplumların yükselmesinde ve müreffeh hâle gelmesinde etkin rol oynuyor" diye konuştu.

Türkiye’de eğitim-öğretim ve bilim hizmet kolunun yetkili sendikası olduklarını aktaran Yalçın, "Türkiye’nin en stratejik ve en hassas meselesinin eğitim olduğuna inanıyoruz. Türkiye’nin hem ekonomik hem de siyasal alanda küresel bir aktör olabilmesi, toplumsal uzlaşma ve demokrasi kültürünün gelişmesi için eğitimin en önemli mesele olduğunu düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.

Bir ülkedeki eğitim sisteminin kalitesini doğrudan etkileyen faktörlerin eğitim ve öğretim ortamlarının fiziki şartları, teknolojik imkânlar, eğitimde kullanılan araç gereçlerin niteliği ve erişilebilirliği olduğunu belirten Yalçın, "Tüm bunların yanı sıra, bir ülkedeki eğitim sisteminin niteliğini, kalitesini ve gücünü doğrudan etkileyen en önemli aktör, şüphesiz ki öğretmenlerdir. Çünkü öğretmenler, eğitim sistemi içinde sahada politika ve stratejileri uygulayan, uygulama sonuçlarını gözlemleyen, aksayan yönlerin tespitini yapma imkânına sahip olan, bir ülkede belirlenen, eğitim politikalarını gerçekleştiren ve somutlaştıran en önemli aktördür" şeklinde konuştu.

Eğitim sisteminin kalitesini belirleyen en önemli unsurun öğretmen olduğunu, bunun akademik araştırmalarda ve eğitimle ilgili rapor hazırlayan Uluslar arası kuruluşlarca sıklıkla vurgulandığını bildiren Yalçın, "Çünkü öğretmen, eğitim sistemindeki fiziki, teknik altyapı ile öğretim materyallerindeki eksiklikler gibi hususlardan kaynaklanan dezavantajları ortadan kaldıracak esas aktördür. Dahası, öğrencilerin aile ve çevresinden kaynaklı dezavantajlarını da ortadan kaldıracak olandır. Dolayısıyla eğitim sistemi içindeki bu aktif rolü en başarılı şekilde gerçekleştirecek tarzda nitelikli ve donanımlı öğretmenlerin yetiştirilmesi, yetişen öğretmenlerin istihdam edilmesi ve bu konudaki arz ve talep ilişkisinin dengeli bir şekilde yürütülmesi, eğitim sisteminin başarısı için bir kaçınılmazdır" diye konuştu.

Eğitim sisteminin kalitesi için öğretmenin vazgeçilmez bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Yalçın, "Akademik çalışmalar ve uluslararası raporlar, öğretmen adaylarının öğretmen yetiştiren programlara seçimi, hizmet öncesi eğitimi ve istihdamı ile ilgili süreçlerin önemine dikkat çekmektedir. Bu araştırma ve raporlarda başarılı kişileri eğitim sistemine kazandırabilmek için başarılı ve öğretmenliğe yatkın öğrencilerin seçici bir sistem ile hizmet öncesi eğitim programlarına kabul edilmesi, kabul edilen adayların kaliteli bir hizmet öncesi programı ile eğitilmesi ve bu programlardan mezun olanların istihdam edilmesi gerektiği belirtilmektedir" dedi.

Eğitim sisteminin kalitesini artırmak ve geliştirmek isteyen birçok ülkenin öğretmen yetiştirme sistemlerinde değişiklik öngören reformlar yapıldığını anlatan Yalçın, "Öğretmenlerin yetiştirilmesi hususu, hizmet öncesi eğitim, mesleki gelişim, adayların göreve başlama süreci, yeni öğretmenlere verilen destek ve öğretmenlerin değerlendirilme süreçlerini içermektedir. Kaliteli bir eğitim sistemi tesis etmek için öğretmen yetiştirme sisteminin iyi bir şekilde kurgulanması gerekmektedir" ifadelerini kullandı.

Raporun temel amacının kaliteli bir eğitim sistemi tesis etmeye yönelik tartışmalara katkıda bulunmak, öğretmen yetiştirme, istihdam ve mesleki gelişim için bir model önermek olduğunun altını çizen Yalçın, "Bunun için raporda öncelikli olarak Ekonomik Kalkınma ve Isbirligi Örgütü (OECD) ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerindeki öğretmen yetiştirme modelleri ve yeni eğilimler incelenmiş, Türkiye’deki öğretmen yetiştirme sistemi ile karşılaştırmalı olarak sunulmuştur. Rapor, Türkiye’nin mevcut deneyimleriyle birlikte AB ve OECD ülkelerinin tecrübeleri dikkate alınarak öğretmen yetiştirme konusunda çeşitli öneriler içeriyor" dedi.

“OECD ülkelerinde ortaokul ve lise öğretmenliği için yüksek lisans mezunu olma şartı isteyen ülkelerin sayısı arttı”

Raporun temel bulgularına değinen Yalçın, OECD ülkelerinde hizmet öncesi öğretmenlik eğitiminin süresinin kademelere göre farklılaştığını, okul öncesi ve ilkokul için 4 yıl ve daha aşağı bir süre istenirken, özellikle lise düzeyi için 5 yıl ve üzeri eğitim süresi isteyen ülke sayısının daha yüksek olduğunu, OECD ülkelerinde okul öncesi ve ilkokul düzeyinde öğretmen olmak için lisans mezuniyeti yeterli görülürken, ortaokul ve lise düzeyinde ise yüksek lisans mezunu olma şartı isteyen ülke sayısının arttığını belirtti. Birçok OECD ülkesi tarafından özellikle ileri kademelerde öğretmenlik yapmak için yüksek lisans eğitiminin önemli bir şart olarak kabul edildiğini belirten Yalçın, öğretmen olmak için lisans mezuniyeti şartının yetersiz olduğunun dünyada bir eğilim olarak görüldüğünü ifade etti.

OECD ve AB ülkelerinde öğretmen yetiştirme sürecinde eş zamanlı ve ardışık her iki yöntemin birlikte kullanıldığını anlatan Yalçın, "Okul öncesi ve ilkokul öğretmenliği için eş zamanlı yöntem daha fazla ülke tarafından tercih edilirken, özellikle ortaokul ve lise öğretmenliği için ardışık yöntem daha fazla tercih edilmektedir. Çok sayıda ülke ise öğretmen yetiştirmede her iki yöntemi birlikte kullanmaktadır. Ayrıca, birçok ülke, farklı gerekçelerle, alternatif yöntemlerle sisteme öğretmen kabul etmektedir. Türkiye’de ise öğretmen yetiştirme sürecinde okul öncesi ve ilkokul öğretmenliği için eş zamanlı model kullanılırken, lise öğretmenliği için ardışık ve eş zamanlı yöntem birlikte kullanılmaktadır" şeklinde konuştu.

OECD ülkelerinin hepsinde öğretmenlik eğitimi için lise mezuniyetinin temel şart olduğunu bildiren Yalçın, "OECD ülkelerinin üçte ikisinde öğretmenliğe yönelik yükseköğretim programlarına başlamak için diplomaya ilaveten bazı ek kriterler de istenmektedir. Türkiye gibi bazı ülkelerde rekabetçi bir sınav ile, bazı ülkelerde lise bitirme sınavı sonuçlarına göre öğretmen adayları hizmet öncesi programlara seçilmektedir. En başarılı eğitim sistemlerinden biri olarak tanımlanan Finlandiya’da lise bitirme sınavına ilaveten rekabetçi bir sınav ile öğretmenlik programlarına seçim yapılmaktadır. Hatta bazı üniversiteler bu şartlara ek olarak kendileri de sınav yapabilmektedir" diye konuştu.

“Türkiye 30 günle OECD ülkeleri arasında öğretmenlik uygulamasına en az zaman ayıran ülkelerden biri”

Dünyada öğretmen yetiştirme programlarında farklı alanlarda da benzer programların takip edildiğinin görüldüğünü, öğretmenlik uygulamasına ayrılan zamanda ise önemli bir düzeyde farklılaşmanın var olduğunu anlatan Yalçın, "Birçok OECD ülkesinde öğretmenlik uygulamasına 80, hatta 100 günden fazla zaman ayrılırken, Türkiye 30 günle OECD ülkeleri arasında öğretmenlik uygulamasına en az zaman ayıran ülkelerden biridir. OECD ülkelerinin büyük çoğunluğunda tüm eğitim seviyelerinde öğretmenlik yapmak için öğretmenlik uygulaması zorunludur" ifadelerine yer verdi.

"Türkiye’de 2016 yılından beri öğretmenler sözleşmeli olarak istihdam edilmekte"

AB ve OECD ülkelerinin çoğunda öğretmenlerin daimî kadrolu memur olarak istihdam edildiğini, daimî kadroyu göreve başladıktan bir müddet sonra aldıklarını söyleyen Yalçın, "Türkiye’de, 2016 yılından beri öğretmenler sözleşmeli olarak istihdam edilmekte, 4 yıl bu statüde çalıştıktan sonra daimî kadroya geçmektedir. Daha önce hazırladığımız birçok rapor ve çalışmada sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının öğretmenler arasında ayrımcılığa neden olduğunu ve öğretmenlerin çeşitli özlük haklarını sınırladığını vurgulamıştık" şeklinde konuştu.

OECD ve AB ülkelerinde öğretmenlerin işe alım süreçlerinde rekabetçi sınav, açık işe alım ve aday listeleri yöntemlerinin kullanıldığını anlatan Yalçın, "Açık işe alım yönteminde öğretmen ihtiyacı olan okullar ilana çıkar, başvuru alınır ve başvuru arasından en uygun aday seçilir. Avrupa ülkelerinin dörtte üçü, öğretmen istihdamında bu yöntemi kullanmaktadır. Türkiye, İspanya, Fransa, İtalya, Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerde ise rekabetçi bir sınav uygulaması vardır. Rekabetçi sınav, Türkiye’deki gibi sadece KPSS tarzı yazılı testleri değil, değerlendirme portfolyoları, öğretmenlik pratiklerinin gözlenmesi gibi yöntemleri de içermektedir. Aday listeleriyle işe alım yönteminde ise öğretmen adayları ilgili eğitim otoritesine başvuruda bulunmakta ve ilgili eğitim otoritesi adayları çeşitli kriterlere göre sıralamaktadır" dedi.

Türkiye’de öğretmen istihdamında 1999 yılından beri merkezî olarak rekabetçi bir sistem uygulandığını belirten Yalçın, "2013 yılında, KPSS alan ve pedagoji bilgisine ilaveten belirli alanlarda alan sınavı yapılmaya başlandı. 2016 yılından itibaren de sözlü sınav uygulamasıyla öğretmen alımı gerçekleştirilmektedir. Yine daha önceki çalışma ve açıklamalarımızda vurguladığımız üzere sözlü sınav, birçok sınav komisyonunun kurulması, komisyon üyelerinin niteliği, sözlü sınav sorularının öğretmen niteliği ile ilişkisinin zayıflığı, sınav süresinin kısa olması gibi nedenlerle oldukça sorunlu bir uygulamadır" ifadelerine yer verdi.

“Avrupa’da birçok ülke son on yılda alıştırma süreci programını başlatmıştır"

Mesleki gelişim çalışmalarının hem yeni öğretmenlerin hem de tecrübeli öğretmenlerin mesleğe bağlılığını ve meslekte kalma süresini artıran önemli bir husus olduğunu bildiren Yalçın,"Özellikle mesleğe yeni başlayan öğretmenlerin alıştırma/adaylık sürecinde deneyimli öğretmenlerin rehberliğinde eğitim sistemine ve okula alışması, bu öğretmenlerin mesleklerini daha etkin bir şekilde yerine getirmesine, karşılaştıkları sorunları daha hızlı çözmesine ve meslekte daha uzun süre kalmasına neden olmaktadır. Bundan dolayı özellikle Avrupa’da birçok ülke son on yılda alıştırma süreci programını başlatmıştır" dedi.

Hızlı değişen dünyada yeni bilgiler edinmek, öğretim yöntem ve tekniklerini öğrenmek için mesleki gelişim programlarının oldukça önemli olduğuna değinen Yalçın, "Yeni bilgilerle donanmış öğretmenlerin mesleklerini daha verimli ve etkin bir şekilde sağlayacağından dolayı, birçok ülke her yıl ya da belirli zaman aralığında öğretmenlerin katılması gereken zorunlu hizmet içi eğitim süresini tanımlamıştır. Türkiye’de ise belirli bir sürede alınması gereken hizmet içi eğitim süresi tanımlanmamıştır" diye konuştu.

Öğretmenlerin hizmet içi eğitimlere katılmalarını teşvik etmek için birçok ülkenin çeşitli stratejiler uyguladığını söyleyen Yalçın, "Hizmet içi eğitimlerin ücretsiz olması ve eğitimler için uygun zamanların ayrılması, kariyer basamaklarında yükselmek, maaşlarda artış ya da maaşı etkileyen çeşitli programlara katılmak için hizmet içi eğitimlere katılım şartının şart koşulması gibi hususlar, hizmet içi eğitimlere katılımı olumlu etkilemektedir" dedi.

Dünyadaki gelişmeleri dikkate alarak Türkiye’deki öğretmen yetiştirme, istihdam ve mesleki gelişim ile ilgili önerilerinden bazılarını paylaşan Yalçın, "Öğretmen yetiştirme sisteminde son yıllarda kararların sık değiştiği dikkate alındığında öncelikle Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) ile Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve üniversiteler arasında güçlü bir koordinasyon sağlanmalıdır. Öğretmen yetiştirme, atama ve mesleki gelişim süreçleri bir bütün olarak göz önünde bulundurulmalı, tüm paydaşlar (MEB, YÖK, üniversiteler, sendikalar vb.) birlikte çalışmalı, tartışmalı, alınan kararlar şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılarak istikrarlı bir sistem kurulmalıdır" önerisinde bulundu.

“En başarılı gençleri öğretmenlik mesleğine çekmek için meslek daha cazip hâle getirilmelidir”

Öğretmenlik mesleğinin statüsü, hakları, sorumlulukları, mesleki yetkinlik ve yeterlikleri ile mesleki özerkliklerine ilişkin hususların kaybedilmeden, meslek kanunu ile düzenlenmesini istediklerini aktaran Yalçın, "En başarılı gençleri öğretmenlik mesleğine çekmek ve bu kişilerin meslekte kalmalarını sağlamak için öğretmenlik mesleği daha cazip hâle getirilmelidir. Bunun için, eğitim fakültelerine ayrılan kontenjanlar daha dikkatli izlenmeli, boş kalan ve ihtiyaç olmayan alanlar yerine, ihtiyaç duyulan alanlara yönelim artırılmalıdır. Ayrıca, öğretmen maaşları artırılmalı, kariyer sistemi kurulmalı, mesleki özerklik geliştirilmeli, öğretmenlerin lisansüstü eğitim yapmaları teşvik edilmelidir" şeklinde konuştu.

Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de öğretmen yetiştirmede ilk kademelerde eş zamanlı sistem kullanılmaya ve özellikle lise kademesinde ardışık ve eş zamanlı sistemin birlikte kullanılmaya devam edilmesi gerektiğini söyleyen Yalçın, "Ayrıca dünyadaki eğilimlere paralel olarak öğretmen yetiştirme sürecinde lisans düzeyinden yüksek lisans düzeyine geçiş konusunda çalışmalara başlanmalıdır" dedi.

Öğretmen yetiştirme programlarının içeriğinin güncellenmesi gerektiğini belirten Yalçın, "Eğitim fakültelerinin öğretim elemanı ihtiyacı karşılanmalı ve altyapıya ilişkin eksiklikler tamamlanmalıdır" diye konuştu.

2016 yılından itibaren uygulanan sözleşmeli öğretmenlik ile sözlü sınav uygulamasının bir an önce kaldırılması gerektiğini vurgulayan Yalçın, "Dezavantajlı bölgelerde öğretmenleri istihdam etmek için cebrî yöntemlerden vazgeçilmeli, teşvik edici mekanizmalar geliştirilmelidir" diye konuştu.

Yalçın, yeni öğretmenlerin ilk atamasının kendilerine destek verecek ve öncülük yapacak tecrübeli öğretmenlerin olduğu okullara yapılmasının gerekli olduğunu söyledi. Öğretmenlerin lisansüstü eğitime katılmalarının desteklenmesini istediklerini bildiren Yalçın, "Bunun için sadece ders döneminde değil, tez döneminde de öğretmenlere izinler verilmeli, alanı ile ilgili ulusal ve uluslararası konferans, sempozyum ve kongrelere katılmaları teşvik edilmeli, izin süreçleri kolaylaştırılmalı, seyahat ve katılım ücretleri konusunda öğretmenlere destek olunmalıdır" ifadelerin kullandı.

Hizmet içi eğitim faaliyetlerinin daha etkin bir şekilde yürütülmesi için eğitim faaliyetlerinin katılımcıların ihtiyaçlarının, istek ve beklentileri doğrultusunda planlı ve sistemli olarak düzenlenme gerektiğini aktaran Yalçın, "Hizmet içi eğitime katılacak öğretmenler desteklenmeli, katılım, ücret, terfi, atama gibi yollarla teşvik edilmelidir" şeklinde konuştu.

Anahtar Kelimeler:
Abone Ol 

Moskova'da konser salonuna silahlı saldırı! Onlarca ölü ve yaralı var

Başkan adayı Oflas: Birlikte yöneteceğiz

E-fatura kontör zorunlu mu?

Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı! İşte Van mitingine katılan kişi sayısı

Satışlar arttı! Fiyatı değişiyor ama kilo yerine gramla almaya devam ediyorlar

Bakan Işıkhan sinyali vermişti! Emeklilik sisteminde 1 milyon kişi ilgilendiren düzenleme yolda

Bitlis'ten muhteşem manzaralar! Mor ile beyazın uyumu: Çiğdem çiçekleri kar altında açtı