Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, bugün yayımladığı köşe yazısında, PKK ile HDP'nin arasında mesafe olmadığını kaleme aldı.
Her PKK katliamında...
Gözler kısılıp HDP’ye bakılıyor.
- “Ne diyecekler acaba?” diye...
- “Katliama yönelik şöyle okkalı bir kınama yapacaklar mı?” diye...
- “Acaba yine bir gerekçe bulacaklar mı?” diye...
- “Bu sefer, ‘Bu yapılan alçaklıktır’ demeyi başarabilecekler mi?” diye...
- “Silahsız insanları katletmek de neyin nesi!” tepkisi gelecek mi diye...
- “Biz artık yokuz bu işte! Yeter artık” diyecekler mi diye...
Ama hayır!
Nafile!
Olmuyor, olamıyor.
- Yine bin dereden su getirmeler...
- Yine alçaklığı okkalı bir şekilde kınayamamalar...
- Yine “devlet” ile “terör örgütü” arasında hiçbir fark görmemeler...
- Yine PKK’ya bir türlü toz konduramamalar...
- Yine “İki taraf da biraz hatalı” falan diyerek terör örgütünü temize çıkarmalar...
- Yine “Kandil’i küstürmeyelim ama milletin tepesini de attırmayalım” inceliğini kollayan metinler...
Buradan HDP’ye sesleniyorum:
Anladık...
PKK ile aranıza mesafe koyamıyorsunuz.
Bari katliamla aranıza mesafe koyun.
DOSTLAR! ROMALILAR! BUNLAR NORMAL DEĞİL
- Sabah akşam sürekli Erdoğan, İmamoğlu, Muharrem İnce, Bahçeli, Akşener, Kılıçdaroğlu konuşmak...
- “Özür dilerim, affedersin, lütfen, teşekkür ederim” gibi sözlere hiçbir durumda asla yüz vermemek...
- “Millet”, “vatandaş”, “halk”, “toplum” dendiğinde... Akla sadece kendi siyasi çizginde olanları getirmek...
- Ölü kendindense “Ölünün arkasından konuşulmaz” demek... Ölü kendinden değilse ölünün arkasından hunharca konuşmak...
- Özel hayata pervasızca dalmak... İlk çırpıda “Niye evlenmiyorsun”, “Niye çocuk yok”, “Kaç para maaş alıyorsun” sorularını peş peşe sıralamak...
- Fanatik olmak... Ya siyah ya beyaz kutuplaşmasının parçası olmak... Hep iyi tarafları ya da hep kötü tarafları görmek...
- Sürekli toplantı yapmak. Sonra yine toplanmak. Toplantıyı uzatmak. Toplantılara doyamamak. Toplantısız yapamamak...