Ziya Türk


Van'da STK'lar bağımsız mı? İşte Cevabı..

Van'da STK'lar bağımsız mı? İşte Cevabı..


“Sivil toplum ne zaman bağımsız olacak?” sorusunu sorarken, kimsenin siyasi ve dünya görüşünü kastetmedim.

 

Sivil toplum kuruluşlarının siyasi partilerin bahçesi olup olmadığından da söz etmiyorum.

 

Sivil toplum örgütlerinin, konum, kaynak, imkân ve güçlerinin seçilen başkan ve yöneticilerinin gizli ajandasına esir edilerek kullanılmasını ve sömürülmesini söylüyorum.

 

Sivil toplum kuruluşlarının, tüzüklerinde veya kuruluş kanunlarında belirtilen amaçlar doğrultusunda hizmet üretmesinden bahsediyorum.

 

Bir başka ifade ile sivil toplum kuruluşlarının, yöneticilerin kişisel hırs ve çıkar hesaplarından kurtulup, üyelerin hak ve menfaatlerine hizmet eder hale gelmek üzere, ne zaman bağımsızlaşacağını soruyorum?

 

Van Ticaret ve Sanayi Odası Eski Başkanlarından Kayhan Türkmenoğlu ve Zahir Kandaşoğlu ile şimdiki Başkan Necdet Takva’nın tanıdığını düşündüğüm bir kişiyi örnek göstererek konuyu daha net anlatabileceğimi düşünüyorum.

 

Örnek kişi; Merhum Bülent Koşmaz..

 

Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Eski Başkanı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Eski Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi. TOBB yasasında başkanlar için dönem sınırlamasının olmadığı zamanlarda Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı olarak seçilmişti. Başkanlık sürecindeki başarılı çalışmaları, düzgün kişiliği, polemikten uzak duruşu, kendisini Manisa’nın konu ve sorunlarının çözümüne adamış olması nedeniyle, her kesim tarafından sevilen bir isimdi.

 

“Ne var bunda, başarılı birçok kişi var, Bülent Bey de onlardan birisiymiş” diyebilirsiniz. Buraya kadar her şey normal, asıl önemli olan kısım buradan sonra başlıyor.

 

Başarılı çalışmaları ile kentin en popüler isimlerinden birisi oldu Bülent Koşmaz. Buna rağmen hiçbir siyasi partinin kapısını çalıp şöhretinin karşılığında bir siyasi koltuk istemedi. Tam aksine herkes tarafından sevilmesi ve başarılı çalışmaları nedeniyle, Manisa’da daha çok oy almak, hedefledikleri başarıyı yakalamak isteyen siyasi partiler, sürekli kapısını çaldı Bülent Koşmaz’ın. MHP, DYP, ANAP ve AK Partili siyasetçiler ya seçilebilecek sıradan milletvekili adaylığı, ya da belediye başkan adaylığı için kapısını sürekli aşındırdı.

 

Kapısı çalınan, milletvekillikleri ve belediye başkanlıkları önüne serilen Bülent Koşmaz ne yaptı dersiniz? Balıklama atladı mı, yoksa teşekkür edip ret mi etti?

 

Bülent Koşmaz’ın meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarının yöneticilerine örnek olacak, ders niteliğindeki cevabı şöyle oldu; “Arkadaşlar beni böyle görevlere düşündüğünüz için teşekkür ediyorum, beni onurlandırdınız. Ancak siyaset düşünmüyorum. Ticaret odası başkanı olarak kentime, tüccarıma, sanayicime, esnafıma ve hemşerilerime hizmet etmeyi kendime hedef olarak belirledim. Belirlediğim yolda hizmet etmeye devam etmek istiyorum. Bunun için üzülerek teklifinizi kabul edemiyorum” diyerek tüm siyasi teklifleri reddetti.

 

Parti ayırımı yapmadan kentin sorun ve konularını çözmek için gittiği Ankara’da, siyasilerin hepsinin desteğini güçlü bir şekilde aldı. Kapıları siyasiler ile birlikte çalıp sorunlara çözüm üretti.

 

Sonuç ne oldu dersiniz? Vestel Holding’in Eletronik, Televizyon, Bilgisayar, Beyaz Eşya Fabrikaları, ECA Holding’in tüm fabrikaları, İnci Holding akü ve jant fabrikaları, Bosch Beyaz Eşya Fabrikası gibi bir çok büyük sanayi tesisi Manisa OSB’de yer aldı. Orta ölçekli sanayi ve küçük sanayi siteleri ile OSB’deki ana fabrikalara yapılan fason üretim ve istihdamı saymazsak, sadece Manisa OSB’de 41 binden fazla işçi çalışıyor.

 

Bu kadar holding ve sanayi kuruluşu Manisa OSB’yi neden tercih etti?

 

Karayolu, demiryolu ve liman ulaşım kolaylığı, hammadde temini ve ürünlerin pazara ulaşım maliyeti bir tercih nedeni olabilir. Ancak aynı özellikteki Turgutlu OSB’yi değil de Manisa OSB’yi tercih ediyorsa başka özel nedenleri vardır.

 

İşte başlıca nedenler…

 

*Yabancı düşmanlığı yapmadı, siyasi görüş ayrımı yapmadı, etnik ve dünya görüşü ayrımı yapmadı, herkese insan olarak değer verdi, sahip çıktı ve kucakladı. Mevlana gibi “kim olursan ol gel” dedi.

 

* Manisa OSB kendi elektrik santralini kurdu ve enerji güvenliğini sağladı. Türkiye’de elektrik kesilse dahi Manisa OSB’de kesilmez.

 

* Arıtma tesislerini kurdu. Gelişen ihtiyaç ve teknoloji ile sürekli güncellenen ve yenilenen tesisler, OSB’nin hizmetinde. Elektrik-Su aboneliği gibi arıtma tesisi aboneliği var. Sabit yatırım gideri olmadan aldığı hizmetin karşılığını ödüyor fabrikalar.

 

* Tüm fabrikaların bacalarında filtre var. OSB’nin hemen üst kısmında arasından Manisa-İzmir karayolu geçen çamlık alanda ise Manisa’nın varlıklı ailelerinin villaları var. Yani hava kirliliğinden eser yok.

 

* Manisa OSB’nin yollarının tamamı asfalt, refüj ve kaldırımları, yeşil alanları, sosyal tesisleri, restoranı, dispanseri, banka şubeleri, oteli, toplantı salonları, spor alanları ile düşündüğümüzde, içinden çıkmak istemeyeceğiniz güzellikte bir yer. Daha sayamadığım birçok özellik ve güzellik var.

 

Peki tüm bunlar nasıl oldu?

 

Merhum Bülent Koşmaz; Manisa Ticaret ve Sanayi Odası’nın imkan ve nüfuzunu, siyasette yer edinmek için değil, üyeleri, kenti ve halkı için değerlendirme dirayetini gösterdiği, siyasetin önüne sunduğu makam ve imkanları elinin tersi ile ittiği, unvan peşinde koşmak yerine ekmek sahibi olan her bir insanın duasının peşinde koşmayı tercih ettiği için, bugün 41 binden fazla insan ekmek yiyor. Önemli sanayi kuruluşlarına ev sahipliği yapıyor ve ülke ekonomisine katkı sunuyor.

 

Uzun sözün kısası, Merhum Bülent Koşmaz, ihtiras ve egosu için ne kendisini ne de kentini tüketmedi.

 

Sivil toplum örgütleri, yöneticileri tarafından gizli ajandalarına kurban edilmez ve siyasete sıçrama alanı olarak kullanılmaz ise, hizmet etme hedefi ile güzel hizmetlerin üretilmesine vesile olabiliyor.

 

Buradan Van’daki siyasetçilere de bir gönderme yapmış olayım.

 

Demek ki siyasetçiler de küçük olsun benim olsun, hep ben, sadece ben demiyordu o dönem Manisa’da. Ehliyet liyakat gözetip, hem şehrin daha iyi hizmet almasını, hem de dava olarak kabul ettikleri partilerinin başarılı olmasını hedefleyip, “sen benden daha başarılısın bu görevler senin hakkın” diyorlardı. “Ehliyet liyakat” ve “Görev istenmez verilir” düsturu yaşatılıyordu.

 

Ey siyasetçiler… Ben kavgasını bırakıp, öne geçmek isteyenlere sadece kendiniz önde kalmak için çelme takmaktan vazgeçip, “içimizden en çok layık olan kim?” sorusuna cevap arayıp, layık olana “buyur gel görev senin, bir olalım ve hep birlikte başarıyı yakalayıp, partimiz, kentimiz ve insanımız kazansın” demeye ne zaman başlayacaksınız?

 

İşte siyasetçinin ve sivil toplumun erdemli olduğu, herkesin ortak değerlere sahip çıkıp, dayanışma sergilediği,  kamunun imkan ve değerlerini ganimet paylaşımı edası ile şahsına mülk edinmek için bir birinin gözünü çıkarmadığı bir ortamda, başarıyı Allah lütuf olarak veriyor.

 

İnsanımıza ve ülkemize başarılı bir şekilde yararlı olmak isteyenler bir adım öne çıksın..